$n++;

Hayat vazgeçmeye zorlasa da ben blog yazma hedefimi hiç kaybetmeyeceğim galiba. İşin kötü tarafı dönem artık yazı döneminden çıkıp görsel ve sesli medya ortamları üzerine yoğunlaşmaya başladı. Ama olsun, belki bu başka bir fırsattır.

Bu seferki blogun amacı biraz farklı. Gerçekleştirebildiklerimle ilgili kısa bilgi metinler sunmayı hedefliyorum. Biraz haber sitesi tadında. Deneyeceğiz bakalım.

Emre.

3 Comments

  1. e-vren ;) Ağustos 15, 2019 at 2:17 pm

    Gerçekten hayat mı blog yazmaktan vazgeçiriyor? Giriş cümleni okur okumaz bunu sorguladım. Yoksa edindiğimiz alışkanlıklar veya daha kolayını istememiz mi bizi blogda yazmaktan uzaklaştırıyor. Diğer sosyal ağların / uygulamaların pratikliği karşısında bloğun hantal bir yapıda kaldığı gerçeğini inkar etmiyorum. Ancak tek mesele buysa bunca edebiyatçı niye hâlâ romanlar, öyküler, şiirler yazmaya devam ediyor?

    “…belki bu başka bir fırsattır.” sözüne kesinlikle katılıyorum. Ayrıca bu geri dönüş, blog yazmanın hepimiz için bir tutku olduğunun da bir kanıtı. Onca eğlenceli ve pratik uğraşın içinde insan ne diye okunmadığını bildiği, vaktini alan ve kimsenin ilgisini çekmeyen yazılar yazmaya devam etsin ki? Tam da burada cümleni yinelemek de fayda var: Belki bu başka bir fırsattır.

    1. Emre Akadal Ağustos 21, 2019 at 10:10 pm

      Bu umutsuz yazıya bir yorum alabilmenin beni ne kadar mutlu ettiğini anlatamam. Öncelikle çok teşekkürler bu içten eleştiri için.

      Teknolojinin bir tembellik getirdiği kesin. İnsanlar, blog gibi bir yapıyla boğuşmaktansa 2 cümle yazıp tweet atmayı tercih ediyor. Onları suçlamak elbette mümkün değil. Uzun uzun bir şeyleri anlatmak insanların istediği bir şey de olmayabilir, becerebildiği bir şey de. Genel olarak matematik düşman gibi gözükür herkese ama Türkçe’nin de pek başarıldığı söylenemez bence.

      Neyse, toplumsal tespitleri bir kenara koyarsak kendi açımdan şu şekilde değerlendirebilirim bu geri dönüşleri. Ben bir akademisyenim. Doktora tez danışmanımın bana öğrettiği tonla şey arasında şu da vardı: Yazdığın yazı bir eserdir, senden bağımsızdır. O artık senin değildir. Onu yazdıktan sonra bir daha kontrol edemezsin.

      Ben bunu çok sevdim. Bir yazı yazınca artık o yazıya “şunu yazmıştım” olarak bakmıyorum, geçmişte çizdiğim bir resim ya da çektiğim bir fotoğraf gibi bakıyorum. Katılmasam bile yazdığım zamanki beni yansıtıyor. Bu da bana ölümsüzlüğe erişmiş olma hissi veriyor. Bunu seviyorum.

      Hızımı alamadım, bir şey daha anlatacağım. 🙂

      Üniversiteye hazırlanıyorum, sınava 1-2 ay kalmış. Dersaneden eve gitmek için otobüse bindim. O aralar Turkcell’in geleceğe mesaj hizmeti vardı. Açtım telefonu 6 ay sonraki kendime mesaj yazdım. Ne kadar yorulduğumu, şu an onun nerede olduğunu merak ettiğimi, hemen o zamana ulaşmak istediğimi yazdım. Gönderdim. Tam gönderdiğim tarih geldiğinde ben üniversite sınavında İstanbul Üni. Fizik Bölümü’nü kazanmış, ders dönemine başlamıştım. Mesaj geldiği anda da fakülte bahçesinde arkadaşlarımla sohbet ediyordum. Mesaj geldi. Okudum. Hissedebiliyor musun? 🙂

      Yazmak güzel. Eser bırakmak güzel. İnsan ölümsüz oluyor, istese de istemese de. Mesele koruyabilmek. Umarım bu sefer koruyacağım.

      Tekrardan teşekkürler yorum için.

  2. e-vren ;) Ağustos 15, 2019 at 2:19 pm

    Düzeltme: “yinelemek de” değil “yinelemekte” olacaktı :/

Leave a comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir